Blog

Tüketim Çağında Üretken Olabilmek

Üretkenlik Nedir? Neden Bu Kadar Önemli?

 

Tüketim Çağında Üretkenlik

Son günlerde sık sık kafamı kurcalayan bir konudan bahsetmek istiyorum sizlerle. Özellikle yeni anne olmuş ve hamilelik izninde olan biri olarak bu aralar kendimi sık sık boş boş içerikleri tüketirken buluyorum ve bu durum beni gerçekten rahatsız etmeye başladı. İlk başlarda bebek daha küçük olduğu ve pek hareket edemediği için emzirirken ve o uyanık ama ağlamıyorken kitap okuyabiliyordum ama artık buda mümkün olmuyor çünkü kitabı çekmek, ağzına sokmak, eline almak istiyor. Bir de kafamda dönen okumak da bir çeşit tüketim değil mi zaten soruları var. Tabi ki tükemin en iyisi okumak. Bu konuyu tartışacak değilim ancak ben artık üretim yokmuş gibi hissediyorken hayatımda, geçen gün kendi kendime bir dur dedim. Düşün! Zihninin içinde seni geri çeken, sinsi sinsi emen o sesi hemen onaylama. Bu farkındalığa varmak böyle hüsleri her zaman anlayıp doğru yorumlayabilmek günümüzde gerçekten zor. Çünkü hiçbirimizin durup düşünecek vakti yok hepimizi bir koşuş halindeyiz. Hep daha fazlasını alma ve ulaşma çabasıyla sürdürüyoruz hayatımızı. Sonra durum ortada binlerce boş, anlamsız, gereksiz bilgi yığını ve ekran gçrmekten yorgun beyinlerimiz oluyor. Ben de belki de yen, bebek sahibi olmanın getirdiği bir zorunlulukla an da daha fazla yaiadığım bu dönemde çoüu kez koşuşturmanın bir ayağı oluyor olsamda durup bir bakabildim, umarım bakabildim diyelim 😊 ve farkettim ki bir kere ben en son üretimimi büyütüyorum bu günlerde. Allah aşkına insan üretmekten daha büyük bir üretim mi var 😀 (şaka yapıyorum burada çünkü herkesin üretimi kendisine büyük). Zihin beni bana o kadar boş göstermenin gayesindeki, neredeyse ne kadar da boş biri olduğuma inandım inanacaktım. Tam o sırada şu aralar tekrar okuduğum Seyir kitabınında yardımıyla içinde bulunduğum duruma bakmaya başladım. Tamam bir anne olarak evladıma bakıyorum, büyütüyorum ve o şimdi ki yaşamımın en büyük üretimi buraya kadar çok güzel ama ben başka hiç  mi bir şey üretmiyorum bu hayatta? Gerçek bir tüketim çılgınlığı içinde sürüklenip gidiyor muyum diye uzun uzun düşündüm. Bulduğum ikinci büyük üretimim de yemek yapmak oldu. Bu hayatta bulunmaktan en keyif aldığım yerler listesinin ilk üçünde gelir mutfak. Ve hayatımın bu dönemi için de beni hem mutlu eden hem de üretim alanı olarak kullandığım en güzel yerlerden. Yani farkında olmadan aslında hepimiz hemen her gün kendi yemeğimizi üretüyoruz. Sabahları kahvelerimizi üretiyoruz. İşe başlamadan önce belki bir kaç bitkiye su veriyoruz yani bitkilerimizin yaşamının devamını üretiyoruz. Kendimize yaşanabilir ve temiz bir ev üretiyoruz. Yani illa sıfırdan birşeyleri ortaya koymak olduğunu düşünmüyorum günümüzde üretenle tüketen olma yolunun. Sıfırdan ortaya koyduğumuz şeylerde mutlaka var tabi mesela şuan bu yazıyı yazarken bile bir üretimin parçası oluyorum. Gerçekten bazen sabah kalkıp bana verilmiş işleri yapmaya başladığım toplantıdan toplantıya sürüklendiğim ve akşamına yorgunca oturup günü bitirmenin keyfini yaşadığım düzeni ben de özlüyorum. Düşünmek yok! Herşey zaten sizin için karar verilmiş ve siz o mesainin içinde vaktinizi öldürüp yola devam ediyorsunuz. Tabi ki her günü böyle olmuyor hele benim gibi işini çok sevenler için her gün yeni birşeyler öğrenme ve işini daha iyi yapma günü ama işte bazen sizin elinizde olmadan kolay ama zaman alan tekrarlı işler içinde gün yuvarlayıp saat doldurmak zorunda da kalıyorsunuz. Bu da güzel, herşey her oluş kendi içinde olması gerektiği gibi oluyor işte. Ayrıca bazen tüketen olmak da hiç kötü değil, bazen de tüketen olmak güzel. Sizin için en doğrusunu almak için alış veriş siteleride gezmek yada mağazalarda. Güzel bir film izlemek, etkinliklere gitmek. Şehri keşfetmek için uzun yürüyüşler yapmak. Dinlenmek. Bazen hiçbir şey yapmamak… Şimdi yazarken farkediyorum bazı fiillerimiz de ne üretmek ne tüketmek aslında olayı böyle etiketleyen zihinlerimizden kurtulmalıyız belki de. Mühim olan yaşamak. O an ne yaşıyorsanız an da keyfine varmak. Olanı kabul etmek. Madem oturup yarım saat boş boş sosyal medyada gezindim tamam ya buna ihtiyacım varmış demek diyebilmek. Hem sosyal medyada dolaşıp hem de o anları kendimize zehir etmemek.

İçimin bu kadar dolu olduğunu hiç bilmiyordum. Yazdıkça düşünceler daha da oturmaya başlayıp olması gereken yerlere konuyorlar. Gerçekten bu çağda en zoru da insanın yaptığıyla tatmin olması çünkü hep ilerde daha iysinin ihtimali var çünkü hep daha güzelini yaşayabilirdim diyor insan. Bunu maruz bırakılıyor sosyal medya kanalları tarafından. Böyle olunca da ne anda yaşadığından keyif alıyor ne de daha iyi sandığını yaşarken. Çünkü o iyinin de bir daha iyisi var işte. O yüzden birilerini görüp tetiklendiğimde kendime şunu söylüyorum “ama senin istediğin o değildi onu isteseydin onun için uğraşırdın ve büyük ihtimalle de onu yaşıyor olurdun. Sen bunu istedin ve bunun için harcadın tüm kaynaklarını ve burdasın hem burda kendi hayatının içinde hem orda onun hayatında olamazsın.” Olamayız işte aynı anda birden fazla olasılığın içinde olamayız. Zaten buna gerek de yok. Ve gerçekten içimizde bir şeyin ateşini taşıyorsak onu er yada geç yapıyoruz, yaşıyoruz.

O yüzden ne istediğimize ne yaptığımıza nerede ilerlemiyor olmak istediğimize bakıp devam etmek en güzeli. Var olduğumuz her an kendimizi yaşamayı unutmadan ilerlemek. Biz olabilmek için bazen sadece tüketmemiz gerekirç Benim bunları anlamamı sağlayan kitabı, içerikleri tüketmem gibi.

Olay örgüsü olmadı yazının ama yayınlayacağım… 😊 Umarım keyif alırsınız okurken 😊

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu