Blog

Bebeği Kreşe Vermek ve Yurt Dışında Kreş Deneyimi

Bu yazıyı önce kendime ve sonra da benimle aynı hisleri paylaştığına emin olduğum bütün annelere itafen yazıyorum. Kendime not, davulun sesi hiçte uzaktan geldiği gibi değilmiş.

Annelik yolculuğunda her gün yepyeni bir duyguyla daha tanışıyorum gerçekten. Tam diyorum ki tamam ya bu kadar bu iş böyle hoop yeni bir tanesi daha yükleniyor durumun olayın en önemlisi de duygunun. Benim annelikte en zorlandığım kısım hisler. Geri kalan bir şekilde vücutla ilgili ve vücut öyle güçlü yaratılmış ki tüm krizlerle başedebiliyor. Biz hiç birşey yapmasak bile 3 gün önce korkunç gelen bir uykusuzluk, yorgunluk, yada o an yaşanan her ne zorluk ise bir bakıyoruz vücudumuz çoktan adapte olmuş bile. Ama peki hisler o öyle mi? Oğlumun ilk dişi çıktı bir kaç gün önce ve ben şimdi bu satırları yazarken bile gözlerim doluyor içim coşuyor. İlk dişi ya, o artık dişi bile olan bir insan. Anne değilseniz bunları okurken ne diyor bu ya diyebilirsiniz. Nitekim ben o ilk dişi görünceye kadar bunu derdim. ‘Off amma abartıyorlar’ en çok kullandığım laflardan biriydi. Artık diyorum ki benim çocuğum o yaşa gelmediği için benim o duruma yorum yapmam doğru olmaz çünkü anlayamam. Yani diyelim ki 6 aylık bir bebeğinizi var 8 aylık bebeği olan anneyi anlayamazsınız o 2 ayda onlar daha neler yaşıyor bilemezsiniz. Her anı bambaşka bir yolculukmuş anneliğin. Kolay değil insan yetiştiriyorsunuz ve bu sıradan bir insan değil onu siz doğurdunuz 9 ay yada bazıları benim gibi 10 ay onunla beraber aynı vücutta yaşayıp dünyaya getirdiniz. Kimbilir ne maceralar geçirdiniz beraber. Gerçekten konu o kadar hassas ki genel yargılarımmış gibi olacak diye kendi fikirlerimi yazarken bile tedirgin oluyorum. Bunlar sadece bana ait düşünce ve duygu durumları, kim kendi yolculuğunda ne yaşıyorsa saygı duyuyorum. İnsan yetiştiren birine zaten ancak saygı duyulur. Duam o ki o minik insanlar büyüdüklerinde tam da istediğiniz fikir, ideoloji ve davalara sahip bireylere dönüşsünler tabii kendi özgünlüklerini ortaya koyarak. Kendini gerçekleştirebilmiş bireyler olsunlar. Amin…

Lafı yeterince uzattıktan sonra başlıkta ne demek istediğimden bahsetmek istiyorum. Ben şuan Londra’da yaşayan ve işçi vizesi olan bir anneyim. Vizeyi hamileyken aldım ve asla annelikle ilgili bir fikrim yoktu o zamanlar. Bazıları doğuşan hisseder bu duyguları bazıları tüm hamileliği kocaman bir anne yüreğiyle geçirir ama ben öyle değildim. Benim sürecim zaman içinde oluyor. Ben her geçen gün kalbimin nasılda bana ait olmadığını yeniden keşfettiğim bir süreç yaşıyorum. Bu konuda tam öyle olan anlardan biriydi.

Yabancı ülkede tek başına çocuk bakmak beni de eşimi de hayli yıprattıktan sonra bu konuya Türkiye’ye gitmek yada oradan yardım getirmek dışında daha kalıcı bir çözüm aramaya karar verdik. Ben şuan hamilelik iznindeyim ama yine de bütün gün bebek bakımı gerçekten bazı atak ve kriz dönemlerinde çok zorlayıcı olabiliyor. Biz de bu fikirden yola çıkarak bebeği canımız istediğinde bir kaç saatliğine bırakabileceğimiz bir yer aramaya karar verdik. Bakıcı yada oyun ablası istemedik çünkü ben zaman tamamen bana ait olsun istiyordum. Ahh canım cahilliğim. Bebekte artık 6 aylık oldu ve benim de hamilelik iznimin son 6 ayı kaldığı için  önümüzdeki süreçle ilgili de bilgi almak adına evin yakınındaki kreşlerden randevu alıp birini seçmeye karar verdik. O sırada kayınvalidemde Türkiye’den imdadımıza yetişti tabi çünkü çok zorlanıyorduk gerçekten. Böyle bir imkanımız olduğu içinde muhtemelen yanlız başına çocuk bakan bir çok aileden daha şanslıyız, bunu da biliyorum. Neyse biz de bir sabah bebeği babanesine bırakıp ilk randevu aldığımız kreşi görmeye gittik. Ve durum kaos. İşletme ve sistemle ilgili hiçbir sıkıntı yok, ücretlerde beklediğimiz gibi zaten benefit de alabileceğimizi düşünüyoruz. Öğretmenler de iyi görünüyor. Sınıflar düzgün. Yemekhaneyi bile gezdik bir problem yok. Maddi sebeplerde sorun yok ama bize örnek olması açısından ucundan bir kaç içinde bebek/çocuk olan sınıflar gösterildi ve asıl sorun burda başladı. Ben bu zamana kadar oğlumu evimiz dışında bir yere ve benim kucağım dışında bir kucağa bırakma fikrinin beni nasıl hissettireceğini hiç düşünemişim. O kadar emindim ki  hayatımda kendime alan açmak istediğime, dinlenmek istediğime, biraz uzaklaşmak istediğime ama aslında hepsi yalanmış. Bir saniye bile benden uzak kalsın istemiyormuşum oğlum. Onu bilmediğim birine teslim etme fikri beni gerçekten dehşete düşürdü. O gün uzun bir yürüyüş yaptım ve bol bol ağladım. Gördüklerime, hissettiklerime ve eninde sonununda işe dönmek zorunda olduğumu bilmeme ve daha birçok karmaşık duyguya ağladım durdum. Ertesi gün bir başka kreşe daha gittik ama aslında ben çoktan kararımı vermiştim oğlumu hiçbir yere bırakmayacaktım. Hatta eşime kendine vize bul ve ben çalışmayayım bile dedim. Daha bir kaç ay önce ödediğimiz yaklaşık 6,000£ yani u günkü kur ile 210,000 TL kesinlikle umrumda değildi. Hayatımda böyle bir hissi daha önce yaşamamıştım. Yani işten çıkmam mümkün olacak mı bilmiyorum ama oğlumun kreşe gitmeyeceğini biliyoum. Bütün maaşımı bakıcıya da vermemiz gerekse ondan ayrılabileceğimi düşünmüyorum. Tabii bir gün onunda sosyalleşmesi ve gelişimi açısından iyi olacağı için bir kreş sürecimiz olacak ama 1 yaş bunun için çok erken. Benim için erken ve öyle yada böyle imkanım varken de bunu ne oğluma ne de kendime yapmak istemiyorum.

Her anı yepyeni süprizlerle dolu bu dönemin bana daha nele hissettireceğini çok merak ediyorum. Annelik hazır olunan birşey değilmiş gerçekten. Benim için değil en azından buna eminim. Annelik ilmek ilmek her gün insanın kalbine işlenen bir nakış gibi ama iğne oyası bir nakış işlerken inanılmaz can yakan ama harika görünen bir nakış.

Duygularımı yazarken bile çok garip hissediyorum. Sanki bu ben değilim, sanki bir başkasını anlatıyorum. Amma abartıyorlar dediğim herşeyi nasıl hissedebildiğime şaşkınım. Benim de bir hayatım yokmuş demek ki artık. Ben de her anne kadar evladı için yaşayan bir insana dönüşmüşüm.

Demek ki annem de bizi böyle seviyormuş. Hatta eminim çok daha fazla sevdiğine. Benimkinden çok daha büyük bir kalbi vardı çünkü. Demek ki kardeşimi yurda gönderirken aslında ciğer sökülüyormuş. Demek ki acısını hafifletsin diye üniversiteye başlayıp evden uzaklaştığımızda o kedileri sahiplenip kardeşimle benim ismimizi vermiş onlara. Ve şimdi anlıyorum annemin niye çok ağladığını, niye o kadar duygusal olduğunu çünkü kalbin artık tamamen bir başkası için atması böyle birşeymiş. Anlıyorum çünkü bende bu yazıyı yazarken bir çok yerinde gözlerim doldu. Şimdi olduğu gibi.
Böyle bir yolculuğu yaşama fırsatı sunduğun için teşekkür ederim Allah’ım.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu