Londra Bizi Bıraktı: Bir Göçmenlik Hikayesi

Bu günlerde Londra’ya taşınmamızın 3. yıl dönümü. Bu kadar senedir biz orada ne yapıyoruz? Nasıl kalıyoruz? Yaşamımızdan memnun muyuz gibi sorular için bir güncelleme olması açısından bu yazıyı yazmak istedim. Hem bana hem de merak edenlere bilgi olarak paylaşmak. Malum bu günlerde Türkiye’den başka ülkelere gitmek epey popüler, insanlar var olan kaosta kendilerine bir yer bulamadıkça kaçmaya yönelebiliyor. 3 yıl önce biz giderken çok şahsi sebeplerimiz vardı. Ülkenin ekonomik durumu asla birincil sebebimiz değildi ya da güvensizlik, göçmen sorunu gibi dertlerimiz yoktu. Ümraniye’nin kısmen nezih denilebilecek bir mahallesinde rahat bir şekilde yaşıyorduk. Tabii binamızdaki insanların, her ne kadar genel geçer Türk toplumu sayılabilecek ortalamada insanlar olmasına rağmen, “ya sizin özgürlüğünüz bizimkinin başladığı yerde bitiyor” şeklindeki söylemlerimizi anlamamasından tutun, işyerindeki insanların garip tripleri mi dersiniz, “Siz çok sipariş veriyorsunuz, binaya sürekli kargocu giriyor” gibi söylemleri mi, trafikteki gerginlik, marketlerdeki gerginlik, genel olarak saygı görememe problemi… Bunlar asla kararımızın sebebi değildi ama eminim ki etkilemiştir bizi. Sadece o gün odaklandığımız şeyler değildi, hatta birçoğu aşırı normal görünüyordu gözüme, ne yalan söyleyeyim. Ama İngiltere’ye gidince göçmen statüsündeki biri olarak gördüğüm saygı ve değer karşısında, ilk 6 ay ülkemde nasıl hor görüldüğüme, nasıl kısıtlandığıma ve zorbalandığıma şaşırdım, üzüldüm, yordu beni bu.
Göçmendik, yüksek lisans vizesiyle gelmiş kişiler olarak orada 1 yıl kalabilmek için tonla para harcamıştık. Geleceğimiz hiç de belli değildi ama mutluyduk. Sandım ki yeni bir ülkeye taşınmanın verdiği heyecanla her şey bana güzel geliyor. Ama bu 3 yılın sonunda rahatlıkla söyleyebilirim ki öyle değilmiş, hakikaten mutluymuşuz. Hâlâ mutluyuz yaşadığımız onca şeye rağmen. Göçmen olduğumuzu bize hiç mi hissettirmedi bu ülke? Tabii ki hissettirdi. Ama kötünün yanına iyiler de vardı ve ben, 3 yıldır aynı yerde çalışmamdan da anlaşılacağı üzere, iyilerle beraberdim. Ama göçmenliğin en acı yüzünü bize şu an hissettiriyor Londra. Kalamıyoruz. Uzatma alamadık, vizemiz devam etmiyor. Mart 2025 itibarıyla artık İngiltere vizemiz olmayacak. Biz deli gibi Londra’yı kendimize yuva yapmaya çabalarken o bizi bıraktı. Yani şimdilik öyle görünüyor. Kalbim o kadar kırık ki. Nasıl oldu da bunu çözemedik bilmiyorum. Ama olmadı. Sadece 3 yıl sonra ILR (sınırsız oturum hakkı) alabilecekken biz şimdi geri dönüyoruz.
Taşınmak insan psikolojisine en zor gelen olaylardan biriymiş. Ama düşünüyorum da, yani ben buradaki çiçek gibi evimi -bu arada oturduğum daireden nefret ediyordum ama işte- eşyalarım, her şeyim sıfır alınmış, yeni gelin eşyası. Bebeğimiz yok, neredeyse sıfır ayarındaki o eşyalarımın hemen hepsini satıp, bağışlayıp, dağıtıp gittim. O kadar mutlu gittim ki yani hiç zor değildi. Ya zor olmayacağına çok inanıyordum, öyle de oldu. Bizim işlerimiz Londra’da hep çok hızlı ve kolay oldu. 11 Ocak 2022’de Londra’ya gittik ve 21 Ocak’ta evimizi kiralamıştık. 7 Mart 2022’de ben işe başladım. Yani Şubat’ta, daha taşınalı 2 ay olmadan ilk teklifimi almıştım. Yani inanılmaz hızlı bir süreçle her şey oluyordu. Tabii ki yeni bir işe girmek, hem de anadiliniz olmayan bir ülkede, kolay değil. Ama “iyi ki” diyorum ya, iyi ki o yaşta çekinmeden korkmadan bunu yapmışız.
Gelelim bugüne. Yani İngiltere göçmen almamak ya da zorlaştırmak adına eğitim vizesiyle gelenlerin artık eşlerini ve çocuklarını getirmesine izin vermiyor. Hâl böyle olunca tek mantıklı yol işçi vizesi. Benim de zaten işçi vizem var ama kurallar o kısımda da değiştiği için şirket, onlara maliyetimin arttığını söyleyip vizeme devam etmeme kararı verdi. Hâlâ aktif iş arayışında olsak da İngiltere defteri bizim için kapandı olarak görüyoruz. Tabii belli olmaz ama tünelin sonuna çok yaklaştık ve ışık falan da görünmüyor.
Peki biz nereye gidiyoruz? Yani Türkiye’ye mi geri dönüyoruz? Hiç niyetimiz yok. Hâlâ Avrupa’dan firmalarla görüşüyoruz. Yani binbir belirsizliği göğüsleyerek diyoruz ki dönmeyelim. İnsan bir kere bu ülkeyi terk edince dönemiyormuş. Yani benim için öyle. Geri dönmek hiç yok hayalimde veya planlarımda ama olanı göreceğiz bakalım. Ne yaptık, nereye yerleştik, hangi vizeyle, hepsi belli olunca mutlaka tekrar yazacağım. Sizlere de bir fikir olması açısından. Ama şimdilik aklıma geldiği kadarıyla durum bunlardan ibaret. Eşim, ben ve Londra doğumlu oğlumuzla şimdilerde kayınvalidemde, kuzenimde, kardeşimde göçebe olarak yaşıyoruz. Yerimiz yurdumuz yok. Ama hayatımızda bizim bu bekleme kararımıza saygı duyan ve bu geçiş döneminde bizi kucaklayan insanlar var çok şükür. O yüzden mesele mekânlarda değilmiş diyoruz, mesele insanlardaymış. Çok şükür.